Mesaj KuddusiMavra tarafından May 4, 2014 16:33:12 GMT 2 tarihinde gönderildi
BÃLÃM 6
-BabuÅ, neden sıkkınsın bu kadar?
diye sordu adam iki eli ile kehribar tespihini çekerek? Yüzünde 3-4 günlük olduÄu belli olan bir sakal vardı. Beyazlar grilerden, griler siyahlardan daha fazlaydı.
Aniden elindeki tespihi gözlerini duvardaki polis balosu afiÅine dikmiŠöylece hareketsiz duran adamın masasına doÄru fırlatarak
-Heey,alooo!? Sana diyorum oÄlum lan Tolgaa!?
diye baÄırdı.
Bariz bir Åekilde silkindi Tolga. Sonra da oturduÄu yerde doÄrularak
-Amirim, bu iÅ boktan iÅ. Åu kızın sorgusunu okudum, film senaryosu gibi. AnlattıÄına göre uçak diye bir Åey bilmiyor. Hayatında Tours denilen Åehirden baÅka yere gitmemiÅ. Gemiye binmemiÅ. 19 yaÅında olduÄunu söylüyor. 1413 yılında yine aynı Åehirde, Toursâda doÄmuÅ. Yalan söylüyor,belli ama konuÅtuÄu Fransızcaânın Åu an konuÅulmadıÄını iddia ediyor Fatih. Hatta Ä°stanbul Ãniversitesiânden Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümüânden bir öÄretim görevlisinden yine de yardım istemiÅ, hocaya bu kızın sorgusunun birkaç dakikalık kısmını dinletmiÅ, hoca ÅaÅırmıÅ. O kadar ki Fatih söylemeden kendisi buraya gelip kız ile konuÅmak istediÄini söylemiÅ. Ben de onu bekliyorum,birazdan gelecek ve ben de kızı sorgularken yanımda olacak.
-Eee? Ne olmuÅ aâ¦.kâ¦? Bu mudur seni düÅündüren? Kız burada kim bilir nerelerde yedi içti, hangi uyuÅturucuları kullandı, kimlerin altına yattı, kalktı? Kafası bir dünya uyandı Haliçâte. KarÅısında da o anlattıÄın ayyaÅları görünce ödü bokuna karıÅtı. Polisi de görünce böyle bir hikaye uydurdu küçük meslek erbabı.
Kendinden emin bir Åekilde olayı çözmüÅtü iÅte Bahattin amir.
-Ya amirim, kızın konuÅtuÄu dile ne diyeceksin? Sonra o ayyaÅların gördüÄü suya düÅen cisme ne diyeceksin?
-BabuÅ, sen diyorsun iÅte, ayyaÅ da o adamlar. Ãstelik dalgıçlar saatlerce dalıp dalıp çıktılar, Bi s.k.m yok lan suyun altında.
-Amirim ya kızın konuÅtuÄu dil?
-Hay diline baÅlayacaÄım Åimdi kızın yaaa? Olm numara yapıyor lan iÅte, belki de uyuÅturucu kuryesidir oâ¦.pu?
-Amirim, o kadar basit deÄil. Kızın üzerindeki elbise bile baÅlı baÅına soru iÅareti. Kesilmiyor yahu elbise!?
-Nasıl kesilmiyor? Ne demek lan o?
-Amirim, bizimkiler laboratuarda incelemek için parça kesmek istemiÅler, 2 tane makası da kırmıÅlar. Elbise son derece esnek ve kızın vücudunun Åeklini alan bir elbise. Ancak parça kesmek istediklerinde bırak kesmeyi çizik bile atamamıÅlar elbiseye.
-Yok artık Lebron Ceyms?
-Valla amirim!
-Lan bi s.ktirin gidin yaaaa? Ulan çoluk çocuÄu buraya dolduruyorlar, uzay yolu mu bu aâ¦kâ¦?
-Amirim amaâ¦
-Kes lan, kes. Zaten birazdan eve gideceÄim, yengen sâ¦.cekti beynimi, Åimdiden sen limitimi doldurdun, artık evde yengeniz çenesini tutacak yoksa çok kötü fenaâ¦
dedi ve yerinden ok gibi fırlayıp
-Sorgula bakayım Åu kızı. Yarın konuÅuruz, senin gözlemlerin benim için daha önemli. Bu Fatih artist gibi giyinir, afilli konuÅur; dediklerine göre de çok iyi Fransızca konuÅurmuÅ ama züppenin teki. Ne de olsa üniversiteden geldi oÄlum buraya, bizim gibi Polis Okuluândan piÅmedi. O üniversiteden gelecek hocayı da al yanına, bak bakalım, kızın yalanını ve neden yalan söylediÄini anlamaya çalıÅ. Hadi kodum!
dedi ve montunu baÅının üzerinden geçirip omzuna atarak odadan çıktı.
Tolga sadece
-Güle güle amirim.
diyebilmiÅti. DüÅünmeye devam ediyordu. Bu kız yalan söylüyordu muhakkak ama bu elbise ve o suya düÅen cisim hikayesi neyin nesiydi? Ãstelik çevredeki evlerden de 155âe gelen 6 tane ihbar vardı âsuya düÅen, ıÅıklar saçan cisim gördükâ Åeklinde.
Masasındaki sigara paketinden bir tane çekti çıkarttı. AÄzının saÄ tarafına yerleÅtirip çakmaÄı ile yaktı. Derin bir nefes çekti içine. Sonra daha derin düÅüncelere daldı. 20 sene önce, polis kolejine ilk girdiÄi zamanı, 14 yaÅındaki halini düÅündü. Mahalleden arkadaÅı Ä°ldeniz ile her fırsatta polisiye filmler izlerlerdi. Birbirleri ile polisçilik oynarlardı. Kimin polis, kimin soyguncu olacaÄı konusunda hep tartıÅırlardı çünkü her ikisi de hep polis olmak isterdi. Ãünkü hep polis soyguncuyu yakalardı oyunlarında. Ä°lkokulu,ortaokulu da beraber aynı sınıfta,aynı sıralarda okumuÅlardı. Sonra polis kolejine de beraber girmiÅlerdi. Polis Akademisiânde de birlikteydiler. Sonra Ä°ldeniz Ãzel Harekatçı olmuÅtu. Neredeydi sahiden? Hakkariâde mi, Mersinâde mi, Hatayâda mı?
-Komserim, Belda hanım geldi.
diyerek odaya giren polis memurunun sesi ile baÅını kaldırdı.
-Ne Beldası lan?
diye sordu sertçe.
-Komserim, Ä°stanbul Ãniversitesiânden gelmiÅ, Fransızca biliyormuÅ. Ä°Åte öyle bir Åeyler dedi.
dedi genç memur yüzündeki ifade ciddileÅerek.
-Fransızca mı biliyormuÅ?
diye kendi kendine sordu önce ve anında
-Lan, ahahahah, tamam oÄlum Åükrü. Anladım, tamam. Gönder içeri,gelsin hanımefendi.
dedi gülerek. Elindeki sigarayı küllüÄe sertçe bastırıp söndürdü.
-Emredersiniz komserim.
dedi ve kapıyı açıp dıÅarıya doÄru,
-Hanımefendi, buyurun lütfen
dedi Åükrü isimli memur. Sonra kapıyı ardına kadar açtı. İçeriye çok Åık bir kırmızı tayyör içinde muhteÅem bir kadın giriverdi. Kömür gibi simsiyah gözleri ıÅıl ıÅıldı, en az gözleri kadar simsiyah dalgalı saçları omzundan tayyörünün arkasına doÄru uzanıyorlardı.
-30lu yaÅlarında olmalı
diye ÅaÅkın ÅaÅkın bu güzelliÄi incelerken kadın elini uzattı ve
-Merhaba komser bey, ben Belda
deyiverdi.
O ana kadar yerinden kalkmamıŠolan Tolga hemen kalktı ve
-HoÅgeldiniz Belda hanım, ben Tolga
diyerek kendisine uzanan eli sıktı. O an kadının elini sıkan saÄ elinden bileÄine, bileÄinden dirseÄine, dirseÄinden omzuna, omzundan beynine doÄru bir enerji akıÅı hissetti.
-HoÅ bulduk ama artık elimi alabilirim, deÄil mi?
diye gülerek sordu kadın.
Büyük bir utançla hemen eli bırakıverdi,
-Tabii buyurun, lütfen oturun
diyebildi. Sonra da hemen konuya girdi.
-Fatih komserim anlatmıŠsize, hatta sorgu sırasında ki konuÅma kaydından bir bölüm dinletmiÅ. Birazdan ben de kızı sorgulayacaÄım. Siz de benimle birlikte sorguda bulunacaksınız. Tercüman olarak bir baÅka polis arkadaÅımız daha olacak. Lütfen siz sadece izleyin.
dedi.
-Açıkçası, Fatihâin bana dinlettiÄi kısım beni Åok etti. Åu an Fransaâda bu aksan konuÅulmuyor. Bu nedenle sizin de izniniz olursa birkaç soru da ben sormak isterim.
dedi Belda.
-Fatih hee?! Bu ne samimiyet?
diye aklından geçiren Tolga
-Tabi, yalnız önce ne soracaÄınızı bana söylemek Åartıyla. Ãünkü sizin resmi bir göreviniz yok, biliyorsunuz.
dedi.
-Tabii, mutlaka önce size sormak istediÄim soruları söyleyeceÄim
diyerek baÅıyla da onayladı.
Sonra Tolgaâya doÄru öyle bir bakıŠattı ki, Tolgaânın ensesinden ayaklarına kadar tüm vücudunda bir karıncalanma oldu.
-Nâoluyo lan bana?
diyerek aklından geçirdiÄi sırada
-Aslında kendimi doÄru düzgün tanıtmadım. Ben Belda Karasu. Ä°stanbul Ãniversitesi Fransızca Dili ve Edebiyatı Bölümüânde Doçentim.
deyiverdi kadın gülerek.
-Olm Tolga kendine gel, koyverme kendini
dedi içinden bir ses.
-Memnun oldum Belda hanım. Ben de Tolga Bardak. Haliç Polis Merkeziânde 3üncü senem dolmak üzere.
diyebildi kendisini toparlayarak.
-Ben de memnun oldum.
dedi yüzündeki doÄal gülümsemeyi bozmadan Belda.
Sonra da hemen sordu,
-Ne zaman geçeceÄiz sorguya?
-Åimdi
dedi ve ayaÄa kalktı. Kapıya gitti, açtı ve arkasını dönüp,
-Buyrun, gidelim Belda hanım
dedi.
Kadın ayaÄa kalktı, tayyörünün yırtmacı o an Tolgaânın dikkatini çekti. Ãok uzun ve muntazam bacakları vardı. 1,75âin kesinlikle üzerindeydi boyu. Dalgalı saçları adımlarıyla ahenkli bir Åekilde dans ederek önünden geçti, kapıdan çıktı.
-MuhteÅem kokuyor
diye düÅündü ve sonra kapıyı arkasından çekip kapattı. Koridorda yan yana yürümeye baÅladılar. Parfüm kokusu artık iyice aklını baÅından almıÅtı.